4 Ekim 2010 Pazartesi

Sahip Olunmamış Sevgiliye Gönderilmemiş Mektup


Yalnızlığım benim sidikli kontesim.. Hoşgeldin.. Benim sidikli kontesim, ne kadar rezil olursak o kadar iyi..*

O kadar sadıksın ki, sadakatinden bazen gözlerim yaşarıyor. Her nereye gidersem gideyim, yanımdan ayrılmıyorsun. Asla terk edemiyorum seni. Hangi ülke, hangi sınır, hangi şehir, hangi içki bardağı ya da hangi şarkı eşliğinde olursa olsun, eskortluğundan çok memnunum, bilesin..

Ve yine bilesin ki amacım seni incitmek değil. Haşa! Sen ki şafağı sökmeyen gecelerin dert ortağısın, sen ki uyanılamayan kabusların yardımcı oyuncususun, sen ki co pilotsun rotasız yolculuklarımda hemen baş ucumda oturan.. Sakın kırılma sözlerime.. Ama seni aldatmak ve senden uzaklara gitmek zorundayım..

Nedenini anlamayacaksın, kavrayamayacaksın asla, tartıp gerçekten bilemeyeceksin.. Mezarın ölüyü beklediği gibi bekleyeceksin beni, bilirim sidikli kontesim.. Kırılma bana, ama ayrılmak zorundayım.. Bana her zaman yoldaş oldun, hakkım helal olsun sana..

Bir açıklamayı hak ediyorsun ama, yiğitsin, mertsin, güvenilirsin.. Sana samimi olmayacağım da kime olacağım pezevenk? O zaman kulak kesil sözlerime, dinle beni..

Tarihte bugün, devrim oldu hislerimde. Öyle bir devrim ki hem de.. Aldı şu anki yönetimimi, al aşağı etti, ve onayı muhtemel yepyeni bir anayasa taslağı ile karşı karşıya bıraktı beni.. Kulak kesil sözlerime, dinle beni..

Ben bugün, sahip olunmamış bir sevgiliye sahip oldum. Ufak tefek, geniş omuzlu, beyaz tenli hem de.. Kokusu, banyosu sonrası pudralanan bir kraliçenin ten kokusuna yatkın, ama farkı, onun pudralanmamış olması, özünün öyle olması.. Sesi tok, dişi, sesinde, dinleyende şehvet uyandıran bir masumiyet ve kışkırtıcılık var.. Bakışları hedefinden derine, içine giren ve içini gören cinsten, manidar ve metin.. Yumuk, ufak tefek elleri ile taşıyor dünyanın yükünü geniş omuzlarında.. Nefes nefese, ama hedefi hedef, yolu yol.. Tavırlarında kurgu bir dünyanın şirinliği var, o da hayal aleminde yaşıyor, o da hayal ile gerçek arasındaki farktan şikayetçi, o da inat, o da isyankar.. O da pasif bir şekilde direniyor dünyanın yosmalığına.. Bilincinde her şeyin, ama umurunda değil. Nasıl başarıyor? Hayret.. Hatta bir hayret de bu paralelliğe? Sen nasıl yetiştirdin kendini beni tanımadan bana benzer şekilde, hani evrende hepimiz tek ve eşsizdik? Nerden geliyor bu denklik? En hayret verici olanı da ne biliyor musun sidikli kontes, umut ettiğim geleceğim..

İçime doğru mu doğuyor, yanlış mı doğuyor bilmiyorum, kestiremiyorum. Umurumda mı? Değil bir nebze bile.. Ama her nasılsa biliyorum geleceği, nasıl olacağını.. Nerden mi sidikli? Dinle beni, kulak kesil..

Çünkü o da acımasız oldu şimdiye kadar! Hem kendine, hem de karşısındakine.. Bir kaşık suda boğdu o da kalpsel hislerin en güzellerini.. Hatta o da yıllar yılı hayal etti, hayal sandığı şeylerin gerçek olduğunu.. Ama olmadı.. O da aldattı ve aldatıldı, yumruk attı ve darbe yedi, mutlu oldu ve üzdü, bir emri ile kurdu bütün dünyayı sözcüklerinin üzerine ve yine bir emri ile bütün o sözcükleri temelinin üzerine çökertti.. Yani o da biliyor neyin ne olduğunu, çocuk olmadığını, samimiyetsizliğe takatinin kalmadığını, yorgunluğunu, çırpınışlarını.. O da biliyor gidenlerin geri gelmediğini, hatta bazen kendisinin giden olduğunu.. İşte bu yüzden o da biliyor, bu sefer gerçek olduğunu, gerçekleşmesi için neler yapması gerektiğini, ve yine biliyor bunları yapacağını da..

Çünkü o da biliyor sidikli kontes, bunun şakası olmayan, gerçek ve eşsiz olduğunu.. Aceleye gelmemesi gerektiğini.. Şimdiye kadarki deneyimlerimizin, bizi buna hazırladığının o da farkında, ve o da hazır..

Hal böyleyken, yol açıkken, sağlamken, güvenilir ve huzurluyken, o yolda ilerlemek kalıyor bize.. Tökezlediğimizde omuz omuza olarak, destek olarak, paylaşarak, iletişim kurarak.. Yorulduğumuzda nefes olarak, aş olarak.. Ayaklarımız yerden havalandığında eteklerimizden tutarak, tokat gibi çarparak gerçeklikleri.. Avaz avaz bağırarak, çırıl çıplak koşarak ve terleyerek yağmur gibi..

Ben artık yol alıyorum kontesim.. İçki masalarında kadehimi masaya bir kez de senin için vuracağım gurbet olduğun için.. Ne kadar rezil olursak o kadar iyi..

2 yorum: